4 Eylül 2011 Pazar

Hep Kendi Kendine

Çizgilerime karışan bir hediye verdim
Gözünü bu dünyaya açtın ve
Nedenininin boşluğu seni savurupduran
Yenilerini de çabuk koydun ötekinin
Ben mi mesulüm senin ayrılıklarından
Tanıyamamışsın yazık
Kendin ettin kendin buldun

Yaş Kaç ?

Kaç yaşında olsan ne olacak
Ne diyorsun daha hala
Vazgeçmeyecek misin ?
Huzursuzsun belli
Git bir gecenin karanlığınındaki ay
Ne zamandır daha çok parlıyor
Haberin yoktur şimdi
Git de onu izle
Düşün evrenin derinliklerinde
Var olan ve var olmasından
Şüphe duyulmayan
Gerçekliği.

Mısır Taneleri

Kırıklarını topladım
Tazelerini seçtim
Bir korda ısıtıp yedim
Doydum bir arıtmadan su aldım
İçimdeki doygunluğa hayret ettim
Düşündüm o an
Mısrın BİR tanesine hasret olan
Aç açıkta olan
İnsancıkları
Sömürülüşlerini,çalınan duygularını
Duygusuz canavarları
Küfür etmezdim ama sırf buna
 Küfrettim...

24 Ağustos 2011 Çarşamba

Ferman

başa geçemeyen padişah misali
bir beyin bir kalp
aslında her ikisi de başımın tacı
yanılıyorlar açıkçası
ne zaman kararsız kalsalar
bana danışmadan yapamazlar
esasında ferman benimdir benliğimdir

17 Ağustos 2011 Çarşamba

GECE

Önce ay göründü karanlıkta

Ardından demirkazık

İşte işte o benim yıldızımdı

Yerinde ve tam zamanında gelmişti

Oradaydı.Tüm benliğimle

Yönümü bulmama yardım et diye bağırdım

Sen en vazgeçilmezsin dedim

Ve daima en çok parıldayan bir yıldızz

Bir Hayat Oyunu

Yüzleşebilirim
Evet tam zamanı gelmişti
Bu sefer o sustu
şişşt
Bana ne oluyordu
Belki vakti yoktu
Tek engelimiz şu aramıza konulan
Renk Renk misketlerdi
Elma şekeri isteyen
Sabırsız ve bir o kadar beklentili idi
Söyle çocuk en son kim ebe olmuştu
Bu oyun sıktı deyip mızıkçılık yapmak var mıydı?
Hayır kırmızı kurallar benden
Kaybeder hep bırakıp giden...

15 Ağustos 2011 Pazartesi

Hediye

Tam on iki balık
Bir hapishaneden getirtilmişti
Sarı şaçlı, toparlak çocuk
Koca bir kahkaha attı
Balıkların ödü koptu
Diş telleri bile güldü buna
Cızır cızır sese ne gerek vardı
Fişini çekti
Kafaları dinlensin diye
Balıklara müzik dinletti
Hepsi birbirinin aynıydı
Yüzünü alabildiğine yapıştırdı akvaryuma
Hepsi ayrı bir yana kaçıştı
Onları hem besliyor, hem korkutuyordu
Sarı saçlı toparlak çocuk bir kahkaha attı
Diş telleri bile güldü

Yıkma Ben Ağacım

Gereksiz yere bozulan dağlar
Manzara hep iç acıtıcı
Tırmıklarıyla toprağını alıp gitmişlerdi
Kökleri oradaydı, sahiplenmişti, ayrılamazdı
İçine daha çok su, karbondioksit çekti
Alabildiği kadar güneş ışığı
Her an yıkılabilirdi
Aslında bir insanoğlu gelip engelleyebilirdi
Sırf onlar ulaşacak diye
Bu yapılan zulüm neydi
Eğer  istiyorlarsa insanlar ve sıkıyorsa
Dar yollardan ulaşsınlar sevdiklerine
Asıl olan da buydu.Karar vermişti
Yıkılmayacaktı
İçine daha çok su, karbondioksit çekti
Alabildiği kadar güneş ışığı...

12 Ağustos 2011 Cuma

Girdap

Penceremden uzak kalırım geceleri

Hız motoru gece sefasına çıkmış

Şüphe veren sözleri sevmiyorum

Ve televizyonlu odaları

İçime kasvet veren havalandırma boşluklarını

İçi boş şarkıları....

Gözetlenen

Gözler tarafından kuşatıldım
Nedenini bilmediğim ama
Bilmek istemediğim
Mideme ağrılar veren
İştahımı reddeden ve
Beni hüzne boğan
Kaçmak istiyor ve kaçıyorum
Kaçtıkça korkularım üzerime geliyor
Nefes almak için bile hüzün istiyorum
Bağımlısı olmak bu herhalde ilacın